NAMİBYA BOSTVANA ZAMBİA ZİMBABVE



NAMİBYA  BOSTVANA ZAMBİA ZİMBABVE  
20 NİSAN-3MAYIS 2017



Afrika doğanın gücünü ve güzelliğini en çok hissettiren kıta bana göre. Her şey o kadar büyük o kadar el değmemiş ki, uçsuz bucaksız stepler, devasa ağaçlar, sonsuz ormanlar, nehirler, şelaleler, çöller, filler, zürafalar, aslanlar… bu azamet karşısında insanoğlunun küçücük güçsüz olduğunu hissediyorsunuz. İnsan nesli olmasa dünya böyle bir yer olurdu her halde.
Namibya şaşırtıcı derecede temiz, düzenli, tenha ve çok güzel bir ülke.824 bin kilometrekare (Türkiyeden biraz daha büyük) ve nüfusu sadece 2,2 milyon, saatlerce yol gidip tek bir insan köy kasaba görmüyorsunuz. Güneyinde kızıl kumlarıyla eşsiz Namib çölü, kuzeyinde yemyeşil savanlar, ormanlar ve bir aslanı zebra yerken görebildiğim Etosha milli parkı, batısında boydan boya Atlas okyanusu.Ülke dümdüz, sıfır nem, pırıl pırıl, gıcır gıcır bir hava ve kilometrelerce öteyi görebiliyorsunuz ve belki de bu nedenle dünyanın en güzel gün batımları Afrika’da oluyor. 
Namibya ismini1990 da bağımsızlığını kazandığı zaman, birçok etnik grup arasında ayrıma, dışlanmaya neden olmaması adına ülkenin tarafsızlığını yansıtacak bir isim olması için Namib çölünden alıyor.Yine aynı gerekçelerle bağımsızlığı kazandığında ülkenin resmi dilini İngilizce olarak belirlemiş.
Başkenti Windhoek 170 bin kişilik nüfusuyla en büyük şehri. Düzenli, sakin avrupa tarzı bir şehir, bir turist olarak gezilebilecek fazla bir şey yok. Johannesburg aktarmalı olarak, başkente gelip bir kaç saat kaldıktan sonra güneye Kalahari çölüne gittik. San kabilesinin bir kolu burada yaşıyor (İngilizler ‘’bushman-çalılık insanı’’ adını vermişler onlara). Bu bölgede yaşayanlar tarım yapmıyorlarmış, avcılık ve toplayıcılıkla geçiniyorlarmış ancak günümüzde pek çok Afrika kabilesi gibi artık turizmle geçiniyorlar. Kalahari çölündeki en inanılmaz deneyim serap görmemiz oldu, uzakta bir gölet görüyorsunuz, yakınına gidince aslında çöl olduğunu görüyorsunuz, sonra uzakta başka bir gölet beliriyor yakına gidince yine çöl. Bir çeşit ışık yanılsaması, gökyüzünün yansımasıymış. Namib çölünü anlatmak mümkün değil, belki fotoğraflar biraz yansıtabilir ama Namibyadaki en etkileyici bölge diyebilirim. Walvis bay Atlas okyanusu kenarında bir koy fok balıkları, pelikanlar ve yunuslara ev sahipliği yapıyor ve istridye yetiştiriciliğinde dünyada önemli yere sahip. Nefis çiğ istridyeler yiyorsunuz. UNESCO nun 2007 yılında Kültür Mirası kabul ettiği Twyfelfontein bölgesinden bahsetmeden olmaz. İlk avcı-toplayıcılar ve daha sonra Khoikhoi çobanları tarafından 6,000 yıl boyunca yerleşim yeri ve Şamanist ayinlerini gerçekleştirmek amacı ile kullanılmış olan bölge Afrika'daki en büyük kaya sanatı örneklerini barındırıyor.En az 2,500 kaya çizimi, kaya boyaması mevcutmuş.
Namibya'nın topraklarında, erken çağlardan beri San (Buşman), Damara ve Namaka halkları ile Bantu göçmenleri yaşamakta. Topraklarının çoğu 1884 yılında Alman sömürgesi olmuş tarihin en büyük soykırımlarından birine maruz kalmışlar, Milletler Cemiyeti, 1920 yılında ülkeyi Güney Afrika'nın manda yönetimine bırakmış ve Güney Afrika 1948 yılından sonra da apartheid (ayrımcı, ırkçı) politikasını uygulamış.Ancak 1990 yılında özgürlüklerine kavuşmuşlar, çok partili demokrasi yönetim biçimleri.

Okuma yazma oranının %88.8 olduğu ülkede, halkın %87 si Hristiyanlaştırılmışlar, geri kalan %13'lük kısmı yerel dinlere inanmaktadır.Tarım, hayvancılık, turizm ve elmas, uranyum, altın, gümüş ve baz metaller dahil olmak üzere madencilik, Namibya ekonomisinin temellerini oluşturmaktadır.















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder