KİTAPLAR 2016



KAFAMDA BİR TUHAFLIK
Orhan Pamuk
Kafamda Bir Tuhaflık hem bir aşk hikâyesi hem de modern bir destan. Orhan Pamuk'un üzerinde altı yıl çalıştığı roman, bozacı Mevlut ile üç yıl aşk mektupları yazdığı sevgilisinin İstanbul'daki hayatlarını hikâye ediyor. 1969 ile 2012 arasında, kırk yılı aşkın bir süre Mevlut, İstanbul sokaklarında yoğurtçuluk, pilavcılık, otopark bekçiliği gibi pek çok iş yapar. Bir yandan sokakların çeşit çeşit insanla dolmasını, şehrin büyük bölümünün yıkılıp yeniden inşa edilmesini, Anadolu'dan gelip zengin olanları izler; diğer yandan ülkenin içinden geçtiği dönüşümlere, siyasi çatışmalara, darbelere tanık olur. Onu başkalarından farklı kılan şeyin, kafasındaki tuhaflığın kaynağını hep merak eder. Ama kış akşamları boza satmaktan ve sevgilisinin aslında kim olduğunu düşünmekten hiç vazgeçmez. 

Aşkta insanın niyeti mi daha önemlidir, kısmeti mi? Mutluluk veya mutsuzluğumuz bizim seçimlerimize mi bağlıdır, yoksa bizim dışımızda mı gelişip başımıza gelirler? Kafamda Bir Tuhaflık bu sorulara cevap ararken aile hayatıyla şehir hayatının çatışmasını, kadınların ev içlerindeki öfke ve çaresizliklerini resmediyor.
.........................................................................


KIRMIZI SAÇLI KADIN
Orhan Pamuk
İlk aşk deneyimi bütün bir hayatı belirler mi?
Yoksa kaderimizi çizen yalnızca tarihin ve efsanelerin gücü müdür?
Orhan Pamuk, Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan yeni romanı Kırmızı Saçlı Kadın’da bizi otuz yıl önce İstanbul yakınlarındaki bir kasabada liseli bir gencin yaşadığı sarsıcı bir aşk hikâyesiyle, büyük bir insani suçun peşinden sürüklüyor.
..........................................................................

MAĞDURUN DİLİ
Nurdan Gürbilek

Mağdurun Dili'nde, edebiyatın dışlanmışlıkla kesiştiği alanda dolaşıyor Nurdan Gürbilek. Çoğu zaman klişelerle yaklaştığımız mağdurluğa edebiyatın nasıl ışık düşürebileceğini, öte yandan dışlanmışlık duygusunun edebiyatı nasıl biçimlendirdiğini anlamaya çalışıyor. Dostoyevski'nin "yeraltı trajedisi" adını verdiği çatışmanın, aynı anda hem büyük hayaller hem de incinmişlikten yapılma bir yeraltına itilmişliğin, yazarın okuruyla ilişkisini nasıl etkilediğini inceliyor. Edebiyatın gurur yarasını, yazarın kibrini, dahası okurun tutunamamışlıktan neden ısrarla bir zafer çıkarttığını tartışıyor. Dostoyevski'nin, Oğuz Atay'ın, Yusuf Atılgan'ın, Cemil Meriç'in yapıtlarının ışığında bu soruların cevaplarını arıyor Gürbilek.

...............................

TÜFEK MİKROP ÇELİK

Jared Diamond 

"Neden Avrupalılar Amerika'yı keşfetti de Amerikalılar Avrupa'yı keşfetmedi?" Bu basit sorunun ardında insanlığın MÖ 11.000'den günümüze tarihi gizli. Fizyoloji profesörü Jared Diamond, Tüfek, Mikrop ve Çelik'te, aklımıza gelmeyen, geldiğinde çocukça bulduğumuz soruların yanıtlarını araştırırken, tarımın başlamasından yazının bulunuşuna, dinlerin ortaya çıkışından imparatorlukların kuruluşuna, tarihin seyrini belirleyen pek çok önemli adımı ayrıntısıyla inceliyor. İnsan toplulukları arasındaki farklılıkların, eşitsizliklerin nedenlerini, temellerine inmeye çalışarak sorguluyor; günümüz dünyasını biçimlendiren etkenlerin izini sürüyor... Biyoloji, jeoloji, arkeoloji, coğrafya gibi değişik bilim dallarından beslenen, "Batılı" koşullanmalardan arınmış, geleceği gösteren bir tarih kitabı.

.....................................


PİER PAOLO PASOLİNİ
Selahattin Yıldırım

Kitabın içerdiği kronolojik yaşam öyküsü, tüm yapıtlarının eksiksiz listesi, Pasolini üzerine yazılanların kaynakçası,  gelecekte Pasolini üzerine yapılacak  çalışmalar için önemli bir yardımcı kaynak oluşturuyor.

Selahattin Yıldırım'ın "Pasolini'nin bize bıraktığı miras nedir?" sorusunu  cevaplamaya çalışırken önemsediği noktalardan birisi  belki de Onu en iyi biçimde tanımlıyor: "Çok yönlü ve çok renkli bir yaratıcılık örneği sunması: Düşünür, şair, romancı, sinemacı, eleştirmen, ressam, çevirmen, tiyatro ustası, siyasal ve sivil eylemci ve gazeteci olarak değişik alanlarda kalıcı ürünler vermesi ve bu ürünleri, kendi  türleri ve dönemleri içinde en kaliteli biçimde yaratması. Sanat ile hayat arasında gerçek bir birliktelik kurması."
Kendisi de öyle diyor:" Benim üç idolüm olduğunu söylerler: Hz. İsa, Marx, Freud. Bunlar kalıplaşmış sözler. Gerçekte, benim yegâne idolüm Gerçek'tir..." 
...............................................
EKMEĞİN FETHİ  
Pyotr Alekseyeviç Kropotkin           
Öteki  Yayınları  303 Sayfa
Geçmişimizin kalıtı olan kör inançlar ve tümüyle yalana, yanılsamaya dayanan eğitim-öğretim dizgemiz bize her yerde hükümeti, yasaları ve yargıyı görmemizi aşılamıştır ve sonuçta da bizlerde, eğer polisin, devletin sürekli uyanıklığı olmasa insanların yabanıl hayvanlara dönüşeceği, Tanrı korusun devletin başına bir şey gelecek olsa yeryüzünde tam bir karmaşanın egemen olacağı düşüncesi yerleşmiştir. Ne yapalım, böyle öğrenmişiz bir kez; ve çalışkan okullular olarak "büyüklerimiz"in ardı sıra hep bu öğrendiklerimizi yineleyip durmuşuz. Oysa her gün, hiç ayırdına varmadan, yasalann-devletin karışması olmadan, insanların kendiliklerinden kurdukları ve devlet koruması altındaki kurumlardan çok daha etkin, önemli sonuçlar yaratan sayısız kurumun yanı başından geçer gideriz.
Hehangi bir günlük gazeteyi açın; hemen bütün sayfalarının hükümet uygulamalarına, politikaya ayrıldığını görürsünüz. Bir Çinli bu gazeteleri okusa, Avrupa'da herhalde yukardan buyruk verilmeden hiçbir iş gerçekleşmiyor diye düşünür. Bu gazetelerde, hükümet kararnameleriyle kurulmamış, hatta hükümete rağmen yaratılmış, her gün eklenen yenileriyle büyüyen, gelişen sivil toplum kuruluşlarından ya hiç haber yoktur ya da pek az haber vardır. Kimi gazetelerde "Günün İçinden", "Değişik Olaylar" gibi bölümler varsa da, buralarda da yalnızca polis-adliye haberlerine yer verilir. Herhangi bir aileyle ilgili bir olay ya da herhangi bir protesto eylemi, ancak işe polis karışmışsa gazete sayfalarında yer bulabilir.
.........................................................

YAPISALCILIK VE POST YAPISALCILIK
Michel Faucault

Faucault ''aklın uğraksal çatallanması'' ustaca bir tanımlama olarak nitelendirilir. Çatallanmanın  Kant'çı çözümlemesi, aydınlanma nedir sorusundan doğar. Anlama bilgisi vardır ve bu akıl bilgisidir, araçsal akıl vardır ve ahlaki akıl vardır.Bu çatallanmayı değerlendirmak için pratik aklın ya da ahlaki pratik aklın hakim noktasında kendi yerimizi açıkça saptamalıyız.Faucault aklın tek çatallanmasından değil,daha çok bir sonsuz,bir çokçeşitli çatallanmadan-bir tür verimli pratik uygulamadan bahseder.
Temel olarak modernite akıl üzerine bir düşüncedir, postmodernite bir tür akıldan kopuştur, aklın tarihdeki anlatılardan sadece biri olduğunu açıklar.
Çağdaş düşüncede,modern düşüncede hatta en azından post Hegelci düşüncedeki en zararlı biri, tarihte kesinlikle bir kopmanın ya da bir doruk noktasının ya da bir tamamlanmanın ya da bir başlangıca döme anının ya da bir şimdinin çözümlenmesi bana hata gibi geliyor.Kendimize şunu dürüstçe söylemeliyiz, yaşadığımız zaman tarihde eşsiz yada temel yada ani bir nokta değildir.
''İktidar Bilgidir'' tezlerini okuduğumda bana maledildiğini bilmiyordum, gülmeye başladım. Çünkü benim sorunum tamamıyle bunlar arasındaki ilişkinin incelenmesiydi. Eğer bilgi ve iktidar özdeş olsaydı, onları incelemezdim ve sonuçta böle bir yorgunluğa katlanmazdım.İlişkilerini sorunlaştırmam bile onları özdeş kılmadğımı açıkça kanıtlar.Michel Faucault
................................................................


HAVVA’NIN ÜÇ KIZI

Elif Şafak 
İnanca, inançsızlığa, arayışa, farklı kadınlara ve aşka dair baş döndürücü bir yolculuk...
Ben ne annem gibi dindarım, ne babam gibi kâinatın, beş duyumla kavradığım şeylerden ibaret olduğuna kaniyim. Öyleyse ben neredeyim? Ne mutlak dindarlığa, ne de mutlak akılcılığa dahil olmak isteyenler için bir başka yaklaşım, yeni bir varoluş şekli yok mu acaba? Bir üçüncü yol mesela? Kim bilir?
Şirin, Mona ve Peri… Günahkâr, İnanan ve Şaşkın. Münkir, Mümin ve Mütereddit… Böylesine farklı üç genç kadın nasıl bir araya gelebilir? Arkadaş olabilirler mi sahi? Hatta kız kardeş? 
Tanrı, bilim, kimlik, aidiyet, Doğu-Batı tartışmalarının tam ortasında hiç kimselere benzemeyen, karizmatik bir adam, sarsıcı bir skandal ve sıra dışı bir aşk...  yarım kalan... seneler sonra yeniden canlanan...
Elif Şafak büyüleyici dili ve sağlam olay örgüsüyle inanca, inançsızlığa, arayışa, farklı kadınlara ve aşka dair baş döndürücü bir yolculuğa çıkarıyor bizleri. 
Havva’nın Üç Kızı Türkiye ile Avrupa, dün ve bugün arasında gidip gelen güncel bir hikâye anlatıyor. 
Yüzyılımızın en çok tartışılacak konularından birini kışkırtıcı kahramanlar aracılığıyla ele alan, temposu hiç düşmeyen, kolay kolay unutamayacağınız bir roman.
...........................................................


Eski Yunan Tragedyaları-6: 
Elektra
Euripides (MÖ 480-406)


Aiskhülos ve Sofokles'ten sonra Atina'nın yetiştirdiği üçüncü büyük tragedya yazarıdır. Eserlerine güçlü kadın karakterler ve akıllı köleler katarak geleneksel Yunan tragedyasına yeni bir şekil vermiştir. Bu oyun, Elektra'nın babası Agamemnon'un intikamını alması ve buna bağlı olarak gelişen olaylar üzerine kuruludur.Bu tragedyanın önemli bir noktası, tanrıların buyrukları ile bireyin karar ve davranışlarını karşı karşıya getirmesi ve diğer antik tragedyalardakilerin aksine, bireyin tanrılara körü körüne boyun eğmeye karşı çıkmasıdır.

...........................................................................



Şimdi ve Burada (Mektuplar 2008 - 2011)
Paul Auster, John Maxwell Coetzee


Auster ve Coetzee'nin iki yılı aşkın bir süre boyunca Amerika ile Avustralya arasında gidip gelen mektupları, sanattan siyasete, spordan savaşlara, ekonomiden insan ilişkilerine kadar iki yazarın pek çok konudaki duygularını, düşüncelerini, gözlemlerini ve çok ilginç saptamalarını içeriyor.
Bu mektuplar ayrıca, sadece iki romancının düşünce dünyasını ve çağımıza tanıklıklarını değil, aralarındaki insan sıcağını da aktardığı için benzersiz. 

Sevgili Paul,
Dostlukları, nasıl kurulduklarını -bazılarının- böylesine uzun, kimi zaman (yanlış bir tanımla) açığa vurulmamış bir biçimi olarak yorumlandıkları tutkusal bağlardan da daha uzun sürmelerinin nedenini düşünüyordum.

Sevgili John,
Bu, yıllar içinde uzun uzun düşündüğüm bir mesele. Dostluk hakkında tutarlı bir görüş geliştirebildiğimi söyleyemem, ama (kafamda bir düşünceler ve anılar girdabını tetikleyen) mektubuna cevap olarak, belki de şimdi bu görüşü geliştirmenin zamanıdır.

...............................................................................................................

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder