FİLMLER 2011

SİYAH KUĞU
Yönetmen:Darren Aranofsky 2011
Siyah Kuğunun bendeki çağrışımları... Kimliğimizi belirlemeye çalışırken kendimize bir öteki oluşturuyoruz... işin karmaşık yanı ise kendimize bir öteki yaratırken, aynı zamanda o öteki olduğumuzu fark etmemiz gerekliliği... Aranofsky başarılı bir iş yapmış
Yönetmen: Darren Aranofsky
Oyuncular: Natalie Portman, Mila Kunis, , Vincent Cassel

................................................................................
İÇİNDE YAŞADIĞIM DERİ
Yönetmen: Pedro Almodovar 2011
Bir araba kazasında yanarak ölmekten son anda kurtulan eşini yanıklardan oluşan görüntüden kurtarmak için yeni bir deri yaratmak üzerine çalışmalar yapan estetik cerrahı Dr Robert Ledgard (Antonio Banderas) on iki yıl boyunca evindeki laboratuvarında çalışmaya devam eder ve domuz-insan kanı karışımıyla elde ettiği bir deri üretir.
Eşinin yanmış vücudunu görmesi üzerine intihar etmesi ve küçük kızlarının da buna şahit olmasından sonra büyük depresyon geçiren aile iyice hassaslaşmıştır. Küçük kız büyüdüğünde de psikolojisini bozan bir olay yaşayacak, bu olayın üzerine Dr Ledgard, yaptığı deneyleri büyüterek neredeyse DR Frankenstein haline gelecektir...
................................................................................
MUTLULUĞUN PEŞİNDE (RABBİT HOLE)
Yönetmen: John Cameron Mitchell 2010
Mutlu bir evliliğe sahip olan Becca ve Howie Corbett çiftinin hayatı, küçük çocuklarının bir trafik kazasında hayatını kaybetmesiyle alt üst olur. Bu beklenmedik talihsiz olay, büyük bir acı yaşayan çifte acılarını bastıracakları farklı duygusal kapılar açar. Nicole Kidman'ın hayat verdiği Becca, bu acıyı yasak bir aşkın kollarında bulacaktır...
Nicole Kidman bu rolle En İyi Kadın Oyuncu dalında Oscar adayı olurken rol arkadaşı Aaron Eckhart En İyi Erkek Oyuncu dalında Altın Küre adaylığı kazandı. TIME dergisinin "2010 Yılının En İyi Filmleri" listesinde yer alan Mutluluğun Peşinde, David Lindsay-Abaire'in Pulitzer ödüllü tiyatro oyunundan uyarlandı. Filmde başrolü oynayan Nicole Kidman, bu filmle birlikte sinema kariyerine "Yapımcı" sıfatını da eklemiş oldu.
................................................................................................
BU YAZI NASIL GEÇİRDİM
Yönetmen:Aleksey Popogrebskiy 2011
Son dönemde festivallerde çok konuşulan film, Rus Sineması'nın gücünü hatırlatan, psikolojik bir gerilim... İki adam kutuplarda bir meteoroloji istasyonunda çalışmaktadır. Biri deneyimlidir, az konuşur ve işine konsantredir. Diğer gençtir, acemidir ve aklı havadadır.
Çok fazla birbirlerine bulaşmadan çalışırlar. Derken bir gün genç olana, diğerine iletilmek üzere bir telefon gelir. Bu telefon ikisinin arasını açacak, ıssız ada adeta bir cehenneme dönecektir.
...............................................................................
CENNETTE BEŞ DAKİKA
Yönetmen:Oliver Hirschbiegel  2009 Filekimi kapsamında gösterilen çok başarılı bir film... Tavsiye ediyorum....
Kuzey İrlanda’nın çalkantılarla dolu yakın tarihini incelerken yolun, kendi geçmişiyle yüzleşmekten geçtiğini anlatan film, 1975 yılında başlıyor. İngiltere’yle birleşme yanlısı Ulster Gönüllüleri’nden 17 yaşındaki Alistair Little, 19 yaşındaki Katolik Jim Griffin’i öldürür. İki hafta sonra Alistair tutuklanarak cezaevine gönderilir. Jim’in 11 yaşındaki kardeşi Joe, cinayetin tanığıdır. Cinayetten 33 yıl sonra, hayalimizde şunu canlandırırız: Katil Alistair’le kurbanın kardeşi Joe karşılaşsalardı ne olurdu?
.........................................................................
SİYAM BALIĞI

Yönetmen:Francis Ford Coppola  1983
Oyuncular: Matt Dillon, Mickey Rourke, Diane Lane,
Süre: 95 dk Yapım yılı: 1983
Zamanını kasabanın bilardo salonunda geçiren işsiz güçsüz Rusty James, yıllardır Kaliforniya’da bir nevi sürgün hayatı yaşayan ağabeyi Motorcycle Boy’un dönmesini beklemektedir. Çete savaşlarının karizmatik Motorcycle, Rusty için hep bir rol modeli olagelmiştir.
Motorcycle gerçekten de döner ama işler Rusty için daha iyiye gitmez.
............................................................................
TEHLİKELİ YOL
Yönetmen:Ken Loach  2009
Askerliklerini birlikte yapan Liverpool’lu iki çocukluk arkadaşı Fergus ve Frankie’nin öyküsünü anlatıyor...Loach'a bu filmde senarist olarak, daha önceki bir çok filminde olduğu gibi Paul Laverty eşlik ediyor.
2004’te terhislerinden sonra çok yüksek bir maaş teklifini reddedemeyen iki arkadaş, Irak’ta özel bir güvenlik firmasında çalışmaya başlar. Frankie 2007’de, savaşta en tehlikeli bölge, Bağdat Havaalanı’nı ABD ve İngiliz ana üslerinin bulunduğu Yeşil Bölge’ye bağlayan 'Route Irish' adı verilen yolda öldürülünce Fergus, olayın basit bir tesadüften öte olduğunu düşünür ve hem öfke hem de intikam duygularıyla bu cinayeti araştırmaya başlar.
...................................................................................
DAİMA MUTLU
Yönetmen: Mike Leigh  2008
Poppy hayata klasik bir İngiliz vatandaşından farklı bakan, sevimli bir öğretmen. O gerçek bir optimist. Olayları iyi yönünden değerlendiriyor.
Kendisine negatif yaklaşanlara bile iyi yüzünü göstermekten çekinmiyor. Fakat böyle olması onu yüzeysel veya sıkıcı yapmıyor. O aslında farkında olmadan dünyayı güzelleştiriyor...
Kuşbakışı bir Mike Leigh filmi gibi gözükmeyen yapım aslında ustanın eski filmleri kadar gerçekçi ve politik. Leigh dibe vuran bir toplumu dönüştürmek için farklı yollara sapmanın gerekliliğini vurguluyor.
.....................................................................
ÖMRÜMÜZDEN BİR SENE
Yönetmen: Mike Leigh 2010
Mevsimler akıp gider, hayatımızdan bir sene geçer gider ve biz her günü sanki birbirinin aynısıymış gibi yaşarız. Oysa her mevsimin getirdikleri, hissettirdikleri ve yaşattıkları bambaşkadır. Biz aynı kalsak bile, çevremizdekiler değişip, akıp giderler. Gerri ile Tom'un her mevsimi birbirinin aynısı gibi görünen sakin ve rutin yaşamı da aslında çevrelerindeki insanların değişimiyle renklenir.
Tom ve Gerri baharda kendi hallerinde bahçelerini ekerken, bu mevsimin canlılığına tam ters karakterde olan arkadaşları Mary, yalnız, mutsuz ve alkolik haliyle çifti ziyarete gelir ve sürekli hayatından şikayet eder....İngiliz yönetmen Mike Leigh'nin kendi yazıp yönettiği filmde her biri yalnızlıktan ve hüzünden muzdarip insanlarla çevrili Gerri ve Tom çiftinin ve onların çevresindekilerin ömründen bir seneye tanıklık ediyoruz...
..................................................................
BAADER MEİNHOF KOMPLEX
Yönetmen: Uli Edel  2008
Alman terörist grubu RAF’ı (Kızıl Ordu Fraksiyonu) inceleyen Der Baader-Meinhof Komplex, 60’ların sonu ve 70’lerin başlarında hüküm süren, bombalama, adam kaçırma ve hırsızlık gibi birçok olayın içine karışan Alman terörist grubuna sert bir bakış atıyor.
Stefan Aust’un çok satan romanından sinemaya uyarlanan yapım, Moritz Bleibtreu’nun da başarılı oyunculuğuyla konuşuluyor.
............................................................................
 ELENA
Yönetmen: Andrei Zvyagintsev 2011
 İşinin ehl-i bir hemşire olan Elena, zengin, yaşlı ve evde bakıma muhtaç bir adam olan Vladimir ile evlenir. Her ikisi de farklı aile yapılarından gelen çocuklarıyla ilişkileri bir şekilde sorunlu ve mesafeli insanlardır. Fakat Vladimir bir kalp krizi geçirip, hastaneye kaldırılınca vasiyetini yazdırma kararı alır; ama Elena bu vasiyette yer almaz. Oğlunun dağılmak üzere olan ailesini bir arada tutmaya çalışan Elena, kocası ve ailesi arasında ahlaki bir fedakarlık çıkmazında kalacaktır…
Dönüş ve Sürgün filmleri ile kendisine hatırı sayılır bir kitle edinen Rus sinemacı Andrey Zvyagintsev'in son filmi, Cannes Film Festivali'nin Belirli Bir Bakış bölümünde kapanış filmi olarak gösterilmesinin yanı sıra bu bölümün Jüri Ödülüne de layık görülmüştü… Ülkemizde 2011 Filmekimi’nde seyrettiğimiz yapımın eleştirmen notu ise yüksek...
..............................................................................................
BAŞLANGIÇ
Yönetmen: Christopher Nolan   2010
Dom Cobb (Leonardo DiCaprio) çok yetenekli bir hırsızdır. Uzmanlık alanı, zihnin en savunmasız olduğu rüya görme anında, bilinçaltının derinliklerindeki değerli sırları çekip çıkarmak ve onları çalmaktır. Cobb'un bu ender mahareti, onu kurumsal casusluğun tehlikeli yeni dünyasında aranan bir oyuncu yapmıştır. Ancak, aynı zamanda bu durum onu uluslararası bir kaçak yapmış ve sevdiği herşeye malolmuştur.
Cobb'a içinde bulunduğu durumdan kurtulmasını sağlayacak bir fırsat sunulur. Ona hayatını geri verebilecek son bir iş; tabi eğer imkansız ?başlangıç'ı tamamlayabilirse. Mükemmel soygun yerine, Cobb ve takımındaki profesyoneller bu sefer tam tersini yapmak zorundadır; görevleri bir fikri çalmak değil onu yerleştirmektir.
....................................................................
BENİM ADIM AŞK
Yönetmen: Luca Guadagnino 2011
 'Yatmadan Önce 100 Fırça Darbesi' ile tanınan İtalyan yönetmen Luca Guadagnino'nun Oscar'a da aday olan filmi 'Benim Adım Aşk', İtalya'da tekstil işiyle uğraşan zengin bir ailenin trajik öyküsünü anlatıyor. Ailenin hasta büyükbabası işi oğlunun ve torununa bıraktığını ilan eder. Evin Rus asıllı gelini Emma (Tilda Swinton) hem kocasının ve oğlunun iş seyahatleri hem de kızının evi terketmesi yüzünden kendini yalnız hisseder. Aşkı Antonio ile tanışan Emma kendini yeni bir dünyada bulur... Burjuvazi, aşk ve tutku üçgeninde gelişen... ...........................................................
İKİ KADIN BİR ERKEK
Yönetmen: Lisa Cholodenko 2010
Özet: Nic ve Jules, yapay döllenme yoluyla dünyaya gelmiş 2 çocuk sahibi lezbiyen bir çifttir. Artık ergenliğe adım atan çocukları ise babalarıyla tanışmak istemektedirler. Babalarının izini süren çocuklar sonunda gerçek babaları Paul'le tanışırlar. Şimdi sıra Paul'ü anneleri ile tanıştırmaları gerekmektedir...
Bir yemekte bir araya gelen donör baba ve lezbiyen anneler, klasik çekirdek aile düzenini yeni baştan ele alarak farklı bir aile yapısı kurarlar.
Başta En İyi Film olmak üzere 4 dalda Oscar'a aday olan film, aileye ve aileyi oluşturan elementlerin insan hayatındaki rollerine dikkatleri çekerek, eşcinsel çiftlerin yapay döllenme yoluyla çocuk sahibi olmaları özelinde aile kavramını sorguluyor. Oyunculuklarıyla da göz dolduran film vizyona girdiği dönem eleştirmenlerden de tam puan almayı başarmıştı.
..........................................................................

PARLAK YILDIZ
Yönetmen: Jane Campion 2009
Özet: Muhteşem doğa manzaralarıyla bezeli bu romantik film, 1818 yılında, Londra’nın dışında geçiyor. 23 yaşındaki şair Keats, genç komşuları Fanny Brawne’la gözlerden ırak bir ilişkiye girer. Birbirlerine bağlılıkları güçlenir, aşkları alevlenirken bazı engelleri aşmaları gerekir: Fanny’nin annesi, Keats’in en yakın arkadaşı Brown ve genç şairin amansız hastalığı...
Altın Palmiye sahibi tek kadın yönetmen olan Oscarlı yönetmen Jane Campion’ın yeni filmi BRIGHT STAR, yönetmenin en iyi filmi olmaya da aday gösteriliyor. 25 yıllık hayatına 3 şiir kitabı sığdırmayı başarmış olan ve veremden ölen ünlü İngiliz şair John Keats'in yaşamının son yıllarını ve bu esnada moda öğrencisi Fanny Brawne’la yaşadığı aşkı anlatan film 2009 Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye adayı oldu.
.......................................................................


SOSYAL AĞ
Yönetmen: David Fincher 2010
Tüm dünyada olduğu kadar Türkiye’de de bir fenomene dönüşmüş, milyonların sosyal paylaşım sitesi Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg ve arkadaşlarının öyküsü. Hikaye ilginç ve  David Fincher yine başarılı bir iş çıkarmış.



........................................................
EJDERHA DÖVMELİ KIZ
Yönetmen: David Fincher 2011
Özet: Asılsız bir iddia ile suçlanan Mikael Blomkvist (Daniel Craig), adını temize çıkartmak için elinden geleni yapmaya and içer. İsveç’in zengin endüstri patronları arasında yer alan Henrik Vanger ise, çok sevdiği ve uzun zamandır kayıp olan yeğeni Harriet’ın ortadan kaybolmasının ardındaki gerçeği aydınlatması için gazeteci Blomkvist'i görevlendirir. Başı zaten dertte olan gazeteci, yeğenin ölümünden muhtemelen sorumlu olan ailenin malikanesine doğru yol alır.

.........................................................................
SOUL KİTCHEN
Yönetmen: Fatih Akın 
2008Restoranında sunduğu özensiz ve ucuz yemeklerden para kazanamadığı için başı derde girdiği bir dönemde, sevgilisiyle de- hem duygusal hem fiziki olarak- arası açılan Zinos’un, ’star’ bir ahçıyı işe alarak nasıl yeni bir müşteri kitlesine kavuştuğu, son derece esprili bir dille anlatılıyor.


.................................................................................................
ZORAKİ KRAL
Yönetmen: Tom Hooper 2010
Oscar ödüllerinde 12 dalda aday olan ve En İyi Film, En İyi Yönetmen dalları başta olmak üzere 4 ödül kazanan 'Zoraki Kral (The King's Speech)', İngiliz Kraliyet ailesinden VI. George'un kekemeliğini yenmesi üzerine kurulu bir dönem filmi. Sağlam oyuncu kadrosunun sürüklediği filmin öyküsü, babası V. George'un ölümünün ardından, Frederick Arthur George'un ağabeyi Edward'ın Amerikalı Wallis Simpson ile evlenmek için tahtı Albert Frederick Arthur George'a devretmesiyle başlıyor. Fakat tahta oturan yeni kralın önemli bir engeli vardır. Halka hitabet etmekte sorunlar yaşayan kral çocukluğundan beri başına dert olan kekemeliğini yenmek zorundadır. Yeni kralın bu sorununu yenmesi ve onu kraliyet makamıne hazırlamak için Avustralyalı konuşma terapisti Lionel Logue devreye girer...
................................................................................
GELİNLER
Yönetmen:  Pantelis Voulgaris 2005
Yıl 1922. Niki, bir gemi ile evlenmek üzere Amerika’ya götürülen 700 Yunanlı kadın arasındadır.
Bilinmezlerle dolu yolculukta Niki gönlünü Amerikalı bir fotoğrafçıya kaptırır. Kendisini bekleyen yeni yaşama rağmen aşkını yakından tanımaya çalışır.
Komşu’dan gelen nostaljik ve etkileyici bir aşk hikayesi...


.........................................................................
AŞKIN 500 GÜNÜ
Yönetmen: Marc Webb 2009
Alışılmamış türde bir romantik komedi olan film, aşkın gerçek olduğuna inanmayan bir kadın ve ona aşık olan bir adamın hikayesini anlatıyor.
Tom Hansen, hayatından tamamen çıktığına emin olduğu zaman Summer Finn ile tanıştığı ilk günü hatırlar. Tom, kıza ilk gördüğü anda aşık olur. Hayatının geri kalan kısmını bu kızla birlikte geçirmesi gerektiğini biliyordur.
Ne var ki Summer ne aşka ne ilişkilere inanmamaktadır. Buna rağmen aralarında arkadaşlıktan öte farklı bir ilişki başlar. Birlikte geçirecekleri günler sıradışı, eğlenceli ve komik bir hikayeye tanıklık edecektir.
İlk defa Sundance Film Festivali’nde gösterilen film, hem eleştirmenlerden hem de seyirciden tam not aldı.
........................................................................................................
GÜN IŞIĞI TEMİZLEME ŞİRKETİ
Yönetmen: Christine Jeffs 2008
Lisede amigo kızlar takım kaptanı olan Rose Lorkowski, şimdi 30’larındadır. Çocuğunu tek başına yetiştiriyor ve geçinmek için ev temizliyordur.
8 yaşındaki oğlunu özel okula göndermek isteyince, evli olan sevgilisinin tavsiyesini dinleyip kazançlı olan başka bir işe girişir; bundan böyle suç mahallini temizleyecektir.
Aslında onu her zaman hayal kırıklığına uğratan kardeşi Norah’yı da onunla birlikte çalışmak için ikna ettikten sonra Sunshine Cleaning ( Gün Işığı Temizleme) adlı küçük bir iş kurar.
Bu iş ikisinin de önceliklerini, hayattaki amaçlarını belirlemek açısından güzel bir deneyim olacaktır. Rose ve Norah zorluklarla yüzleşecek ve daha mutlu olabilmek, daha iyi yaşayabilmek için çabalayacaklardır.
.........................................................................
SHERLOCK HOLMES
Yönetmen: Guy Ritchie  2009
Arthur Conan Doyle'un dünyaca ünlü karakteri Sherlock Holmes'ün dinamik yeni uyarlamasında, Holmes ve cesur ortağı Watson en son maceralarına atılıyorlar.
Dövüş tekniklerini, efsanevi zekası gibi silah olarak kullanan
Holmes, bu macerasında ülkesini yok edebilecek ölümcül bir komployu aydınlatmak için yeni bri düşman ile savaşıyor.
Robert Downey Jr. , efsanevi dedektif Sherlock Holmes'ü daha önce hiç yapılmamış bir şekilde canlandırıyor. Jude Law doktor ve bir savaş gazisi olan, Holmes'ün güvenilir çalışma arkadaşı Watson rolünde yer alıyor. Holmes'ü alt eden ilk ve tek kadın olan ve dedektifle halen çalkantılı bir ilişki sürdüren Irene Adler rolünü Rachel McAdams üstleniyor. Mark Strong gizemli yeni düşman Blackwood rolünü oynuyor. Kelly Reilly ise Watson'ın ilgilendiği Mary rolünde yer alıyor.
..........................................................................
TAKVA
Yönetmen:Özer Kızıltan 2006
Kendi halinde, oldukça mütevazi bir yaşam süren Muharrem, dini inançları çok kuvvetli bir insandır. Öyle ki, gece gündüz sürekli ibadet etmekte, cinsellikten uzak, içine dönük bir hayat yaşamaktadır.
Bütün bu özellikleri, çevresindeki insanlar tarafından büyük bir güvenilirlik kazanmasına neden olur. Bu durum, varlıklı bir tarikat şeyhinin dikkatini çeker ve Muharrem’in güvenilirliğini, tarikatın sayısız mülkünün kiralarının toplanması için kullanmaya karar verir. Birdenbire bambaşka bir dünyanın içine giriveren Muharrem için sahip olduğu değerler yavaş yavaş sarsılmaya başlar. Modern dünyanın içinde bulunduğu karmaşa, onun yıllardır alışık olmadığı kadar yıpratıcıdır. Ama işin kötüsü artık o da, bu dünyanın getirilerinden kendini uzak tutamaz.
...........................................................
BAL
Yönetmen:Semih Kaplanoğlu 2010
Film bizi Yusuf'un hayatının birinci safhasına yani çocukluğuna götürüyor ve bu kez bizi Karakovan balcısı babası Yakup'la tanıştırıyor.



..........................................................................................
KOSMOS
Yönetmen:Reha Erdem 2009
Reha Erdem'in yazıp yönettiği Kosmos, mucizeler yaratan bir hırsızın (Kosmos), zaman dışı, sınır bir şehre her şeyden kaçıp yerleşmesinden sonra başından geçenleri anlatıyor. Kosmos geldikten sonra bu şehirde aşk, mucize ve tuhaf soygunlar birbirini kovalamaya başlar. Zamanla talihsiz olaylar serisi herkesin Kosmos'tan uzaklaşmasına sebep olur. 2009 yapımı filmin başrollerinde Sermet Yeşil, Türkü Turan, Hakan Altuntaş, Sabahat Doğanyılmaz'ı izleyeceğiz.
Kosmos, 46. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali Ulusal Uzun Metraj Film yarışmasında yarışıyor.
.....................................................................................
BENİ ASLA BIRAKMA
Yönetmen: Mark Romanek 2011
Çocukluktan beri yakın arkadaş olan Ruth, Tommy ve Kathy başka insanlara organ sağlamak için klonlanmışlardır. Üç arkadaşın çocukluk yılları da yatılı olanbir okulda geçmiştir.
Erişkinliğe ulaştıklarında ise ürpertici gerçekle tanışmaları ve kendilerine çizilmiş olan kaderlerine hazırlanmaları gerekmektedir.
Japon asıllı İngiliz yazar Kazuo Ishiguro'nun aynı isimli romanından beyazperdeye Alex Garland tarafından uyarlanan ve yönetmenliğini Mark Romanek'in üstlendiği filmin başrollerini Keira Knightley, Carey Mulligan ve Andrew Garfield paylaşıyor. Film, gösterildiği İstanbul Film Festivalinde de ilgiyle karşılanmıştı.
Ayrıca filmin uyarlandığı kitabın, Time Dergisi tarafından 1923-2005 yılları arasında “İngilizce Olarak Yazılmış En Etkileyici 100 Roman”dan biri olarak seçildiğini de ekleyelim.
........................................................
ZİRVEYE GİDEN YOL
Yönetmen: George Clooney 2011
Ohio eyaletinde seçim kampanyaları oldukça çekişmeli geçmektedir ve başkanlık adayları mücadelede son aşamaya gelmişlerdir. Başkan Mike Morris 'in (George Clooney) kampanya basın sözcüsü olan Stephen Myers (Ryan Gosling) Morris'e sadık biçimde var gücüyle çalışırken, birden politik bir skandalın içene doğru çekildiğini fark eder. Şimdi bir karar verme sırası ondadır...
Oscar ödüllü aktör George Clooney'in yönetmenliğinde çekilen ve senaryosunu da gene Clooney ile Grant Heslov'un Beau Willimon'ın "Farragut North" adlı oyunundan uyarladığı film, Amerika'da vizyona girmeden önce Venedik, Toronto, Atine ve Rio de Janeiro film festivallerinde seyirciyle buluşarak eleştirmenlerden yüksek not almayı da başardı. Filmin başrollerinde Clooney'nin yanı sıra Drive ve Çılgın Aptal Aşk ile başarılıb ir çıkış yakalan Ryan Gosling, ağır rollerin damı Philip Seymour Hoffman, Paul Giamatti ve güzel oyuncu Evan Rachel Wood yer alıyor.
.....................................................................................
HAYAT AĞACI
Yönetmen: Terrence Mallick 2011
1950’li yıllarda, Orta Batılı bir aileyi merkezine alan film ailenin en büyük oğlu Jack’in, çocukluk masumiyetinin kaybolmasından başlayarak buruk bir yetişkinlik evresine geçişini konu alıyor. Tam bu geçiş sürecinde de babası (Brad Pitt) ile yaşadığı çalkantılı baba-oğul ilişkisi, öykünün merkezine oturuyor. Jack'in olgunluk hali (Sean Penn) artık modern çağda yolunu yitirmiş bir bireydir. Kaderin varlığını ve çıkmazlarını sorgularken, diğer yandan yaşamın anlamını bulmaya çalışır...
Terrence Malick'in 2011 Cannes Film Festivali'nde eleştirmenleri ikiye bölen son filmi Hayat Ağacı, yönetmenin baştan aşağıya imzasını taşıyan bir yapıt. Başrollerde Brad Pitt, Sean Penn ve Jessica Chastain yer alırken, filmin teknik ekibi de özellikle göze çarpıyor.
4 kez Oscar adayı olan görüntü yönetmeni Emmanuel Lubezki, başka bir Brad Pitt filmi olan benjamin Button'ın Tuhaf Hikayesi'ndeki kostüm çalışmasıyla Oscar adaylığı olan Jacqueline West ve yaptığı film müzikleriyle 3 ayrı filmle (The Curious Case Of Benjamın Button, The Queen ve The King’s Speech) Oscar adaylığı olan Alexandre Desplat yapım ekibinde göz çarpan isimler...
...................................................................................................
SWAN İN LOVE
Yönetmen :Volker Schlöndorff  1984
Marcel Proust'un romanından uyarlanan filmde başrolleri  Jeremy Irons, Ornella Muti ve Alain Delon paylaşıyorlar.
Erkekleri para ve mevki için kullanan Odette ağına Swann’ı da düşürür. Bu çekici kadına saplantıyla bağlanan Swann, aşk sandığı duygunun gerçekte şehvet olduğunu fark ettiğinde çok geçtir. Odette’in geçmişi yüzünden sosyal statüsünü ve dostlarını yitirme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Önemli bir karar vermesi gerekecektir.
...........................................................................
ÇOĞUNLUK
Yönetmen: Seren Yüce 2010
Mertkan'ın hayatı basittir: babasının inşaatlarının getir götür işlerine bakar, arkadaşlarla alışveriş merkezlerinde sağı solu keser, arabayla turlar. Bu basitliğe bir anlam bulmak için pek de hevesli değildir. Ne zaman ki Gül ile tanışır, boşluğu ve basitliği değerlendirmek için bir fırsat çıkar karşısına. Ancak babası Gül'ün kökenleri konusunda şüphecidir. Hayatta ayrımcılıkla karşılaştığı ilk anda ona teslim olan Mertkan, çoğunluğa uyar, babasının kendisi için çizdiği yolda hayatına bir anlam bulur.
........................................................................
KAYBEDENLER KLÜBÜ
Yönetmen: Tolga Örnek 2010
Bağımsız ve alternatif kitaplarıyla tanınan bir yayınevinin sahibi Kaan ve Kadıköy'de bar işleten, sağlam bir efemera ve plak koleksiyoneri olan Mete, 90'lı yıllarda sanki karşılıklı rahat bir sohbet ediyorlarmış ve kimselerin de bunu dinlediğinden haberi yokmuş gibi bir radyo programı sunuyorlardır.PRESSYönetmen: Sedat Yılmaz 2010
Hergün farklı farklı kadınlarla takılan Kaan, barda tanıştığı Zeynep'de aradığı aşkı bulduğunda bu aşka tutkuyla başlanır. Hem de ikilinin arasındaki farklı hayat görüşlerine rağmen... Bu arada toplumun farklı kesimlerinden insanları biraraya getirerek adeta bir ‘ortak mahalle’de buluşturan ‘Kaybedenler Kulübü’ de doğmuştur. Kendi yalnızlıklarıyla bile alay eden, hayatın kıyısında yaşayan ve sisteme her gün baş kaldırıp isyan eden Kaan ve Mete’nin renkli hayatlarını yansıtan programın müdavimleri, ‘Kaybedenler Kulübü’nün üyeleri ve sıkı takipçileridir artık...
....................................................................................
PRESS
Yönetmen:Sedat Yılmaz
Press seyircisini ülkenin karanlık dönemlerinden birine, karışıklıkların ve çatışmaların yaşandığı 90'lı yıllara götürüyor. Diyarbakır'da yaşanan insan hakkı ihlallerini haber yapan bir grup gazeteci, olan biteni duyurmaya çalışıyordur.
İstanbul'da çıkan Gündem gazetesinin Diyarbakır şubesinde çalışan 7 kişiden biri olan Faysal, orduyla bağlantısı olan bir çetenin izine rastlar. Birçok faili meçhul cinayetin zanlısıdır bu kişi. Haberden sonra ölüm tehditleri almaya başlayan Faysal korkmadan bu haberin ve çetenin peşinden gitmeye kararlıdır. Fakat önünde başta teknik olanaksızlıklar olmak üzere pek çok engel vardır. Bürokratik işlerden tutun da, çekilen fotoğrafları basabilecek bir yer bulmak ya da bunları İstanbul'a gönderilmek için önlerine çıkan tüm engelleri aşmak zorundadırlar...
......................................................................
İKİ DİL BİR BAVUL
Yönetmen: Orhan Eskiköy- Özgür Doğan 2008
Türk öğretmenin, uzak bir Kürt köyündeki bir yılı. Öğretmen Kürtçe bilmez, çocuklar Türkçe. Öğretmen ilk kez gördüğü bu coğrafyada, bir yılını çocuklara Türkçe öğretmekle geçirir. Bir yılın sonunda çocuklar Türkçe öğrenebilecekler mi?
İki Dil Bir Bavul, üniversiteden yeni mezun olmuş ve uzak bir Kürt köyüne atanmış Türk öğretmenin bir yılını, onun okula yeni başlayan ve Türkçe bilmeyen çocuklarla yaşadıklarını anlatır.
Bir yıl boyunca öğretmenin farklı bir topluluk ve kültür içindeki yalnızlığına, çocuklar ve köylülerle yaşadığı iletişim problemine, çocuklardaki değişime tanık oluruz. Bu süreç boyunca öğretmen ve çocuklar birbirlerini yavaş yavaş tanımaya ve anlamaya başlarlar.
46. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde bu yıl ilk kez verilen En İyi İlk Film Ödülü’ne layık görülen İki Dil Bir Bavul, aynı gece Uluslararası Ortadoğu Filmleri Festivali?nde En İyi Ortadoğu Belgeseli Ödülü’nü kazandı. 16. Uluslararası Altın Koza Film Festivali’nin ödül töreni esnasında Nuri Bilge Ceylan’ın Türk izleyicisine izlemesini şiddetle tavsiye ettiği film, SİYAD Ödülü ve Jüri Yılmaz Güney Özel Ödülü’nün de sahibi oldu.
Film başka festivallerden de ödüllerle dönmüştü; ZagrebDocs Film Festivali?nde En İyi Genç Yönetmen, Saraybosna Film Festivali?nde de EDN Talent Ödülü’nü aldı.
........................................................................................
 GÖZLERİNDEKİ SIR
Yönetmen: Juan José Campanella 2009
En İyi Yabancı Film Oscar'ı alan THE SECRET IN THEIR EYES / GÖZLERİNDEKİ SIR, dünya çapındaki birçok festivalden de bol ödülle döndü ve IMDB top 250 listesinde yerini aldı . Ödüllü yönetmen Juan Jose Campanella, bir sorgu müfettişiyle bir hakimin, kendilerini 25 yıla yayılan bir kovalamacanın içinde buluşunu anlattığı GÖZLERİNDEKİ SIR’da gizem, gerilim ve romantizmi harmanlayan olağanüstü bir öykü kurguluyor.
Görevinden yeni emekli olan sorgu müfettişi Benjamin (Ricardo Darin), bir türlü peşini bırakmayan ve mazisi 25 yıl önceye dayanan bir tecavüz - cinayet vakasının romanını yazmaya karar verir. Kısa bir süre sonra cinayetin acı dolu hatırası üzerine düşünmek, Esposito’nun güncel yaşamının detaylarını aydınlatmaya başlar ve onu, duygularına ayna tutarak saplantılı bir aşkın ördüğü ağ ile yüzleşmeye zorlar. Korkunç suçun gizemi kendini yavaş yavaş ele verirken, Benjamin adalet ve kendini arayış ekseninde ciddi bir sınavdan geçecektir.
.................................................................................
SLACKER UPRİSİNG
Yönetmen:Michael Moore 2007
Bu sene Toronto Film Festivali’nin resmi seçkisine de giren film 2004 ABD başkanlık seçimleri ile ilgili. “Slacker” İngilizce’de tembel, uyuşuk, işten kaçan gibi anlamlarda kullanılan bir kelime, bu filmde oy vermeye üşenen insanlar için kullanılıyor. ABD’de oy verme oranı 1968’den beri yüzde 56’nın üzerine çıkmamış. John Kerry’nin anketlerde öndeyken eski askerlerin kendisinin vatanseverliğini sorguladığı reklamların yayınlanması sonrası geri düşmesi üzerine bir yolculuğa çıkıyor Michael Moore. Ne demokrat ne de cumhuriyetçi olan, iki tarafa da gidebilecek 20 eyalette [bunlara mor eyalet de deniyor] 62 şehri ziyaret edip yaptığı konuşmalarla özellikle gençleri oy vermeye ikna etmeye çalışıyor. Her Michael Moore filminde olduğu gibi mizah unsuru bol belgesel boyunca, mesela slacker’ları makarna ve temiz iç çamaşırı ile kandırmaya çalışıyor Moore. Ve hatta şakadan da olsa böyle yaptığı için dava ediliyor rüşvet suçlamasından. ichael Moore’un ziyaret ettiği 62 şehirden 54’ü John Kerry’e gidiyor. 21 milyon genç insan oy veriyor seçimde - ki rekor bu. Kerry’nin kazandığı tek yaş dilimi de bu. Ama ebeveynleri Bush’a oy veriyor, Ohio’yu alsa kazanacak Kerry ama olmuyor. Bu açıdan da aslında bir başarısızlığın belgeseli bu.
...................................................................................................................................
ANARŞİSTİN KARISI
Yönetmen: Marie Noelle 2008
Sürmekte olan savaş nedeniyle tek başına kalan genç bir kadın, yakalanıp kampa yollanan kocasının serbest kalacağı günü iple çekmektedir.
Direnişçilerle mücadele etmeye devam eden kadın, yıllarca eşinden haber almamasına rağmen, eşini tekrar görme umudunu hiçbir zaman yitirmeyecektir.
İspanya iç savaşı sırasında hayatta kalma mücadelesi gösteren bir kadının hikayesinin anlatıldığı Anarşistin Karısı seyirlik  bir film.
..........................................................................
YAZGI
Yönetmen:Zeki Demirkubuz 2001
Fransız yazar ve düşünür Albert Camus?nun hayatın anlamını sorguladığıYabancı adlı romanından esinle yazılan ve Efes Pilsen'in desteği ile çekilen film, iradesiz, ya da iradesini kullanmayı reddeden bir gümrük muhasebecisinin öyküsünü anlatıyor.
Yaşamın boş ve saçma olduğunu, herşeyin aynı kapıya çıktığını düşünen Musa, kendini olayların akışına bırakmış gitmektedir.Annesinin ölümüne dahi fazla aldırmaz. Hatta, onu sevdiği halde bir tür sevinç bile duyar bu ölümden. Hoşlanmadığı bir kızla sırf o istiyor diye evlenir. Ancak yine iradesizce verdiği bu karar,kaderin bile güç ve iradeler tarafından yazıldığı bir dünyanın eşiğine getirip bırakır onu.İki çocuğun ve bir annenin katledilmesinden sorumlu tutulmaktadır.
.........................................................................
KISKANMAK
Yönetmen:Zeki Demirkubuz  2009
1930’lar, Zonguldak... 29 Ekim gecesi Cumhuriyet balosu yapılmaktadır. Bu küçük, sıkıcı kömür kentine iki ay önce taşınan maden mühendisi Halit, eşine az rastlanır güzellikteki karısı Mükerrrem, Halit'in kız kardeşi ve sığıntısı Seniha da davetlilerin arasındadır. 
Kentin en zengin ailesinin oğlu Nüshet, Mükerrem'i dansa kaldırdığında, oturduğu kuytu köşeden onları gözleyen Seniha, yengesinin bu kız gibi güzel çocuğa karşı koyamayacağını hemen farketmiş, Tanrı'nın onu çirkinliğin yazgısına boyun eğen olmaktan, güzelliğin kaderini çizen mertebesine yükseltmeye karar verdiğini o anda anlamıştır.
Zeki Demirkubuz, Nahit Sırrı Örik'in 1946 yılında yazdığı aynı adlı romanından uyarladı ve ?Çirkin bir kadının bir gün fırsatını bulunca ne gibi trajedilere yol açabileceğini merak ettim.? diye özetliyor filmini.
1930'lu yılların Zonguldak'ında geçen film, aynı zamanda Demirkubuz'un ilk dönem filmi. 
........................................................................
UZAK
Yönetmen:Nuri Bilge Ceylan 2002
Nuri Bilge Ceylan'ın Mayıs Sıkıntısından sonra çektiği ikinci uzun metrajlı filmi. 
Orta metrajlı Kasaba ve ardından Mayıs Sıkıntısı filmlerinde Çanakkale'nin Yenice kasabasını kendisine mekan olarak seçen yönetmen, Uzak filmi için karlar altında bir İstanbul'u tercih etmiş.
Film, ideallerinden uzaklaşmaya başladıkça yaşamının anlamını yitiren ve uzaklara gitmeyi düşleyen bir adamla, hayallerini gerçekleştirmek için İstanbula gelen bir gencin hikayesini anlatıyor.
Minimalist bir sinema anlayışına sahip olan Nuri Bilge Ceylan, filmin senaryosunu ve yönetimini üstlendiği gibi, görüntü yönetmenliğini de kendisi yapmış. 
Sinemasında doğuya özgü yavaşlığı ve sadeliği temel almasıyla tanınan yönetmenin son filmi, en olgun çalışması olarak kabul edildi. 
Uzak, 39. Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Film ödülü alırken, Mehmet Emin Toprak’a En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ve Ceylan’a da En İyi Yönetmen ve En İyi Senaryo ödüllerini getirdi. 
...........................................................................
İKLİMLER
Yönetmen:Nuri Bilge Ceylan  2006
Tıpkı yeryüzünün farklı bölgelerinin kendine has iklimleri olduğu gibi, ruhların da kendi iklimleri vardır. Üstelik değişmek için mevsimlerin dönüşünü beklemeyen, anlık değişimler bile gösterebilen iklimler...
İsa ve Bahar, çalkantılı ruhlarının farklı iklimlerinde, artık ortak bir mutluluğu paylaşamamaktadırlar. Mimar olan İsa ile televizyonda çalışan Bahar, iki farklı iklimin yaşandığı Kaş ve Ağrı’da, birbirini takip eden süreçlerde biraraya gelirler. Kaş, güneşin, kuytuda tek bir bilinmeyen bırakmayan parıltılı hali ile Ağrı ise soğuk ve kardan sıkı sıkıya örtülen bedenlerin aksine, kar beyazının aydınlığı ile, gerek hayatlarında gerekse ilişkilerinde hiçbir bilinmeyen bırakmayacaktır. 
Nuri Bilge Ceylan, Cannes’da Jüri Büyük Ödülü almasını sağlayan filmi Uzaktan sonra İklimler ile yeniden beyazperdede! 2006 Cannes Film Festivali’nde de büyük ödül için yarışan İklimler, bu sefer de FIPRESCI ödülü ile festivalden ayrıldı. Nuri Bilge Ceylan’ın bu film ile ilk kez kamera karşısına geçtiğini eklemeyi de unutmayalım.
.....................................................................................
BİR ZAMANLAR ANADOLU'DA
Yönetmen:Nuri Bilge Ceylan  2011
Nuri Bilge Ceylan, son filmiyle kentsel kaygılarını bir kenara bırakıp, tekrar taşranın sıkıntılı dünyasına ama bu sefer bir cinayet hikayesinin gerilimi ile dönüyor... Yolların tek düzeliği ve kasabanın insana yeni bir şey sunmamasının sıradanlığını fona alan Bir Zamanlar Anadolu'da adıyla da klasiklere gönderme taşıyor. 
Bir doktor ile bir savcının 12 saatlik gerilimli öyküsünün peliküle aktarıldığı filmin başrollerinde Muhammet Uzuner, Yılmaz Erdoğan ve Taner Birsel yer alıyor. Senaryoda Ebru ve Nuri Bilge Ceylan'ın yanı sıra Ercan Kesal'ın da imzası var. 
Bu sene Cannes'da Altın Palmiye için yarışan film, Nuri Bilge Ceylan'a Uzak ve Üç Maymun zaferlerinden sonra Cannes'da Büyük Jüri Ödülü'nü de kazandırdı. 
...........................................................................
ÇIPLAK
Yönetmen:Mike Leigh 1993 
Johnny (David Thewlis) çalıntı bir arabayla geldiği Londra’da ilk önce eski sevgilisi Louise’in (Lesley Sharp) evine gider. Bir müddet burada kalsa da, hiçbir yere ait olmayan bu adamı bağlayan hiçbir şey yoktur. Johnny bavulunu alır ve Londra sokaklarında dolaşmaya başlar. Canının istediği yerde canının istediği gibi davranmakta, köşe başlarında kitap okumakta ve yeni insanlarla tanışmaktadır.


.........................................................................
CİNNET
Yönetmen:Stanley Kubrick 
Cinnet (The Shining) Jack Nicholson’u1980n sergilediği eşsiz performans ve Stanley Kubrick’in yönetmenlik dehası sayesinde çağımızın hafızalara kazınan filmlerinden birisidir. Özellikle kapı kırma sahnesi herkes tarafından övgüyle anlatılmaktadır.
Colorado dağlarındaki Overlock Otelinde bekçi olarak işe başlayan Jack Torrance (Jack Nichoson) ailesiyle birlikte otele yerleşir. Kış iyice bastırdığında artık dış dünya ile ilişkileri kesilmeye başlamıştır. Bu arada ailenin küçük oğlu Danny, otelde kötü ruhların dolaştığını hissetmeye başlar. Ruhani yetenekleri bulunan Danny, babasının kötü ruhlar tarafından kontrol edildiğini ve gittikçe çıldırmaya başladığını rivayet eder. Jack ise karısını ve iki kızını öldüren eski bekçi Mr. Graddy ile tanışmıştır bile. İşler gittikçe daha da korkunç hale gelmeye başlar.
...............................................................
JULES VE JİM
Yönetmen: François Truffaut  1962
İki erkek ve bir kadın arasındaki üç kişilik aşkın sinema tarihindeki en güzel anlatımlarından biri olan Jules ve Jim, sadece aşk değil, dostluk üzerine de sözleri olan bir film.
Yakın arkadaş olan Jules ve Jim’in hayatları, Catherine ile tanışınca bambaşka bir yöne doğru savrulur. Her ikisi de aynı kadına aşık olsa da Catherine, ilk başlarda sadece Jules’a ilgi duyar. Bildik kadın kimliğinin çok dışında bir karaktere sahip olan Catherine için hayat, alışıldık sınırların çok ötesinde bir anlam taşımaktadır. İlk zamanlardan beri Jim’in ilgisinin de farkında olan Catherine, yıllar sonra onunla da bir yakınlaşma içine girer. Catherine’i terketmeyi düşünmeyen Jules’un da varlığıyla bu unutulmaz üçlü, birlikte yaşamaya başlarlar.
.............................................................
PERSONA
Yönetmen:İngmar Bergman  1966
Ünlü aktrist Elisabeth Vogler sahnede Electra'yı canlandırırken aniden konuşmamaya başlar. Sağlığında hiçbir sorun olmamasına rağmen Elisabeth ısrarla konuşmamayı sürdürür. Tedavisi için doktorunun tavsiyesiyle yazlık evine yollanan akristin yanına bir de genç bir hemşire verilir.
Hemşire Alma hiçbir yanıt almamasına rağmen hergün saatlerce Elisabeth'le konuşur ve ona tüm sırlarını açıklar. Ancak bu durum onun kendi kişiliğinin Elisabeth'in personası altında kaybolmasına sebep olur.
Birçok eleştirmene göre Ingmar Bergman?ın en iyi filmi olan Persona yeni nesil birçok filme de ilham kaynağı olmuştur.
.............................................................
YEDİNCİ MÜHÜR
Yönetmen:İngmar Bergman  1957
Hayata tutunabilmek ve hiçlikte kaybolmamak için inanmayı seçen insanoğlunun başına en büyük dert, yine bu inanma ihtiyacı yüzünden açılıyor. Dinin, kitleleri manipule etmedeki gücü, dünya üzerinde din adamları ve siyasetçiler tarafından çoğu zaman kötü niyetle kullanıldığındandır ki, din işlenen onlarca suçun kamufle aracı olmakta. Nitekim, vebanın bunca yayılmasının nedenlerini hayatın içinde, yapılan ya da yapılmayanlarda aramak yerine, buna dini bazı anlamlar yüklemeyi seçen insanların, belki vebadan bile daha büyük bir dehşet yarattığını çok net ortaya koyuyor film.
Kendine bir zaman ve mekan seçmiş olsa da, Yedinci Mühür anlamını hiçbir zaman kaybetmeyecek bir film. Sadece hayat ve ölüm üzerine yaptığı sorgulamalardan dolayı değil, Bergman'ın din ve inanç konularındaki meselesini en başarılı şekilde ortaya koyan filmlerinden biri olması nedeni ile de...........................................................
OKUYUCU
Yönetmen: Stephen Daldry  2009
 II. Dünya Savaşı ertesi, Almanya. Michael adlı genç, kendisinin yaşça iki katı büyük olan Hanna Schmitz’e aşık olmuştur. Gizli bir ilişki götüren ikilinin aşkı Hanna’nın bir gün ortadan kaybolmasıyla biter. 
Aradan 8 yıl geçmiştir ve hukuk okuyan Michael savaş suçları mahkemesinde gözlemcilik yapıyordur ve bir gün sanık sandalyesinde Hanna’yı görür. Mahkeme’de Hanna’nın geçmişi ortaya dökülürken, Michael ikisinin de hayatını değiştirecek bir sırrı ortaya çıkarır.
Kate Winslet, bu rolüyle Altın Küre Ödülleri ’nde En iyi Yardımcı Kadın , Akademi Ödüllerinde’nde En İyi Kadın ödüllerinin sahibi oldu.
..................................................................................................


KİM KİMİNLE NEREDE (Whatever works)
Yönetmen:Woody Allen  2010
Aykırı bir kişiliğe sahip olan Larry David, hayatı boyunca birçok aşk yaşamıştır. Şimdi de genç bir kadın ve ailesi hayatını karıştırmıştır. 
Avrupa’da çektiği dört filmden sonra Woody Allen tekrar New York’da. Hem de başrolde Larry David ile. 
Tipik bir Woody Allen filmi olan Whatever Works, basit konusu ilginç karakterleriyle yönetmenin hayranlarını yine mutlu edecek bir kara komedi.

.......................................................................


BÜKREŞ'İN DOĞUSU
Yönetmen: Corneliu Porumboiu 2006
1980’lerin sonlarında Orta ve Doğu Avrupa’daki komünist rejimlerin çözülmesi, yıllardır alışılagelmiş toplumsal düzenlerin de büyük bir değişime uğramasına neden oldu. Nitekim bu ülkelerden biri olan Romanya’da, Çavuşesku’nun iktidardan ayrılışı bütün dünyada canlı yayında izlendi.
Aradan bunca yıl geçmiş olmasına rağmen devrimin Romanya’yı ne kadar etkilediği üzerine sorular soran ve kendince cevaplar sunan bir film olan Bükreş’in Doğusu, biri emekli, biri alkolik, biri de kendini beğenmiş bir sunucu olan üç karakterin bir televizyon yayınında, tarihi ve bakış açılarını sorguladıkları bir durum komedisi.
............................................................................
PARİS'DE BİR GECE
Yönetmen:Woody Allen 2011
Sonbaharda evlenecek olan Amerikalı nişanlı çift Gil ve Inez, Inez'in babasının iş gereği Paris'e gelmesini fırsat bilip, küçük bir tatil için bu gözde Avrupa şehrinin yolunu tutarlar. Başta her şey eğlence dolu bir Avrupa kentini gezmekten ibaretken, özellikle damat adayın Gil'in Paris caddelerinde gece yarısı yaşadığı gerçek üstü maceralar sadece onun değil tüm ailenin hayatını değiştirecektir... 
Zira bu genç adam, Paris’e büyük bir aşk beslemeye başlar ve edebiyatçı kimliği ve tutkusu pekişir...
64. Cannes Film Festivali'nin açılış filmi olan Woody Allen yönetmenliğindeki Paris'te Gece Yarısı'nın başrollerini Owen Wilson ve Rachel McAdams paylaşırken Gil'in edebiyat dünyasında karşılaştığı yıldızları Marion Cotillard, Kathy Bates, Carla Bruni, Adrien Brody gibi zengin bir oyuncu kadrosu canlandırıyor. 
Eğer siz de edebiyat ve sanatseverseniz, Woody Allen tarzı komik dokunuşlarla bezenmiş bu filmde Scott Fitzgerald, Ernest Hemingway, Salvador Dali gibi büyük isimlere de rastlamaktan büyük keyif alacaksınız...
.................................................................
YEDİNCİ KITA
Yönetmen:  Michael Haneke 1988
Birbirlerine ve kızlarına yabancılaşmış olan Georg ve eşi Anna, anne babasının ilgisizliği yüzünden ilgi çekmek için kör taklidi yapmaya başlayan Eva'nın içinde bulunduğu durumu görünce yaşadıkları hayatın sıradanlığını ve anlamsızlığını fark eder. 
Her gün birbirinin aynı olan yaşamlarından kurtulmaya karar veren Georg ve Anna, tatile çıkacaklarını söyleyip kendilerini eve kapatırlar. Planları, önce bütün eşyalarını, anılarını yok edip ardından anlamsız hayatlarından ebediyen kurtulmaktır. 
Yönetmenin, ?şehir? üzerine çektiği üçlemesinin ilk halkası olan ve gerçek bir olaydan esinlenerek çektiği Yedinci Kıta?da, Michael Haneke, çekirdek bir aile üzerinden gelişmiş toplumlardaki modern şehir yaşamının, aile yaşantısının monotonluğunu, yozlaşmışlığını ve izolasyonunu çarpıcı bir dille anlatır. 
......................................................................
DECCAL
Yönetmen: Lars Von Trier 2009

Lars Von Trier filmini Tarkovski’ye adamış. Giriş ve bitiş hariç, büyük ustaya adanacak çapta bir film olmadığını düşünenler olacaktır. Sallantılı omuz kamerası da alışık olmadığınız türden gelebilir. Açılardaki, kesmelerdeki tuhaflık da cabası. Trier insansız bir dünya kurmuş; ya da sadece iki insan üzerinden doğayla olan tüm ilişkimizi göstermek istemiş. Doğa’nın şeytanın evi olduğu savıyla başlıyor film. Dünya şeytanın, Cennet ve Cehennem Tanrı’nın. Her insan günahkâr doğuyorsa, Tanrı’ya inananlar için çile çekip arınma yeri yeryüzü. Bu durumda başlangıçta yapılan reklamın kim tarafından verildiğini tahmin etmek size kalmış. Bir ölüm, bir deliliğe kapı açıyor. Orman ve içindeki canlılar, bütün bilinemezliği ve tekinsizliği ile o kapının ardındakileri temsil ediyor. Şeytan varlığını asla hissettirmeyerek –bu cümle dâhil- bütün kurguları havada bırakıyor. Gizli öznenin aslında hiç var olmadığını düşünmek, bu yargıya varmak fazlasıyla kanlı oluyor ve elle tutulur bir gerçeğe de götürmüyor bizleri. Trier bunalımdaymış. Bunalımını bu film yoluyla bize de bulaştırıyor. Ve aslında kabul etmek lazım: Bu bunalım bünyelere iyi geliyor. 
Bütün bilinemeyenlerden kendime bir ev yaptım. Sonra da içine girip her tarafına şüphe dökerek ateşe verdim. Bu kadar acı yeterli olmuş mudur? Arınmış mıyımdır?
......................................................................................................
MELANKOLİ
Yönetmen: Lars Von Trier 2011
Yeni evlenen çift Justin ve Micheal evliliklerini Justine'nin ablası Claire'nın malikanesinde, görkemli bir davet ile kutlarlar. Fakat bu iki kız kardeş yapı itibariyle birbirlerine ters karakterdedirler. Justine depresyona, drama ve melankoliye yakın ve yatkın bir kadınken, Claire kız kardeşine göre daha normal olan taraftır. Justine'nin düğün gününde ise ailede herkesin kendine has arızları bir bir ortaya çıkmaya başlar. 
Tam da bu kutlama esnasında Melankolia adlı bir gezegen, şimdiye kadar güneşin arkasında saklı kaldığı yörüngeden çıkarak dünyaya doğru gelmektedir. Şimdi herkesin kıyameti kendisine göredir... 
Filmini "Bu bir düğün, melankoli ve psikolojik bir felaket filmi." sözleriyle nitelendiren sıradışı yönetmen Lars Von Trier'in son işi olan Melankolia'nın başrollerini Cannes'da bu filmdeki oyunculuğu ile En İyi Kadın Oyuncu Ödülü'nü alan Kirsten Dunst ve yönetmenin bir önceki filmi Anti Christ (Deccal)'te de beraber çalıştığı Charlotte Gainsbourg üstleniyor. Senaryosu da Lars von Trier'e ait olan filmin eleştirmen notu ise, Cannes'da yarattığı tartışmaya rağmen oldukça yüksek.

.....................................................................

LORNA'NIN SESSİZLİĞİ
Yönetmen Jean-Pierre Dardenne, Luc Dardenne

Bir eroinmanla anlaşmalı evlilik yaparak Belçika vatandaşlığına da geçen Lorna, yaptığı anlaşma gereği bu evliliği sona erdirip Belçika vatandaşlığına geçmek isteyen bir Rus ile evlenecektir. 
İlk bakışta plan Lorna için kabul edilebilir görünse de, iş Lorna'nın ilk kocasını öldürerek ortadan kaldırmaya gelince Lorna'nın dünyası alt üst olur. 
Dardenne kardeşler, Lorna'nın Sessizliği'nde oyunculuğundan, dramatik yapısına kadar son derece özgün ve tutarlı bir başyapıta imza atıyorlar. Sahici, insanın canını acıtan bir dram.

.....................................................



GRABAVİCA ESMA'NIN SIRRI
Yönetmen Jasmila Zbanic

Eski Yugoslovya’nın arka planında geçen filmde bekar bir annenin ızdırabı anlatılır. Bir insanın bir yandan gerçeklerle baş etmeye çalışırken bir yandan da savaşın dehşet izler bırakan geçmişinin üstesinden gelmesinin zorlukları anlatılır. Esma’nın yetiştirmek zorunda olduğu on iki yaşında bir kızı vardır ve babasının savaşta öldüğünü sanmaktadır. Ancak gün gelir işler karışır. Çocuğun okulunda düzenlenen bir gezi için babasının ölüm kağıdı gerekir ve işte o andan itibaren gerçekler yüz üstüne çıkmak zorunda kalacaktır. Film 2006 Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı Ödülü almıştır.
........................................................









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder