KİTAPLAR 2014


SODOM VE GOMORRA
Kayıp Zamanın İzinde
Marcel Proust
Yapı Kredi Yayınları

'Andréenin, o kendine has, zarif hareketlerinden biriyle, sokularak, başını Albertine'in omzuna dayayışını, gözleri yarı kapalı, boynunu öpüşünü görüyordum; ya da ikisinin arasında geçen bir bakışı yakalıyordum; ikisini tek başlarına denize girerken görmüş olan biri, ağzından bir laf kaçırıyordu; bu tür ufak tefek ayrıntılar, normal olarak bizi çevreleyen havada sürekli olarak uçuşur, insanların çoğu bunları gün boyu soluduğu halde, ne sağlıkları bozulur ne de keyifleri kaçar, ama hastalığa eğilimli bir insan için, yeni acılar yaratabilecek tehlikelerdir her biri.' Kayıp zamanın izinde bir adım daha...
..........................................................................
MAHPUS
Kayıp Zamanın İzinde
Marcel Proust
YKY
"Gerçeklik, meçhule giden yolda bir ilk adımdır sadece ve bu yolda pek fazla ilerlememiz mümkün değildir. En iyisi bilmemek, mümkün olduğunca az düşünmek, kıskançlığa en ufak bir somut ayrıntı sunmamaktır. Ne yazık ki, dış dünya olmasa da iç dünyamız bazı olaylar çıkarır karşımıza; Albertine gezintiye çıkmasa da, tek başıma düşünceler daldığım zaman bulduğum bazı tesadüfler, bazen bana gerçekliğin küçük parçalarını sunuyordu; bu küçük ayrıntılar, tıpkı birer mıknatıs gibi, meçhulün bir parçasını kendilerine çekerler ve o andan itibaren, meçhul bize acı vermeye başlar."
Kayıp Zamanın İzinde'nin bu cildinde anlatıcı, evine tutsak ettiği Albertine'e tutsak düşüp arzunun ve kıskançlığın girdaplarına dalarken okuru da peşinden sürüklüyor....
.........................................................................
ALBERTİNE KAYIP
Kayıp Zamanın İzinde
Marcel Proust
YKY 
" `Mademoisell Albertine gitti!` 
Istırap, insan psikolojisine, psikoloji biliminden çok daha derinlemesine nüfuz eder. Daha bir dakika önce, hislerimi tahlil ederken, Albertine`le son bir kez görüşmeden, bu şekilde ayrılmanın, en çok istediğim şey olduğuna kanaat getirmiş, Albertine`in bana verdiği hazların vasıtalığıyla beni mahrum ettiği hazların bolluğunu karşılaştırıp kendimi çok zeki bulmuş, onu artık görmek istemediğim, sevmediğim sonucuna varmıştım. Oysa, `Mademoiselle Albertine gitti` sözleri, kalbime öyle bir acı saplamıştı ki, bu acıya pek uzun süre dayanamayacağımı hissediyordum. Benim nazarımda bir hiç olduğunu zannettiğim şey, demek ki aslında bütün hayatım, her şeyimdi."
Marcel Proust`un dev yapıtının altıncı cildi Albertine Kayıp, tam da Mahpus`un bittiği yerden başlıyor: Mademoiselle Albertine gitti!" Hizmetçi Françoise`ın bu ünleminin yankısı, romanı genişleyen halkalarla kuşatıyor: Andree`yle yüzleşme, birbirini izleyen telgraflar, Boulogne Ormanı`ndaki sarışın, birbirini yankılayan Combray ve Venedik...
Geltinin ardından, bir gondol gezintisinde ağır ağır açılan yeni ufuklar.
....................................................
YAKALANAN ZAMAN
Kayıp Zamanın İzinde
Marcel Proust
YKY
Kayıp Zamanın İzinde tamamlandı. Marcel Proust'un dev yapıtının tümü, yedi kitap halinde, hepsi Roza Hakmen'in çevirisiyle sonunda Türkçede. Zaman'ın peşi sıra sürdürülen yolculuğun son halkası, Yakalanan Zaman, diğer tüm halkalarla, Swann'ların Tarafı'yla, Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde'yle, Guermantes Tarafı'yla, Sodom ve Gomorra'yla, Mahpus ve birlikte Yapı Kredi Yayınları Edebiyat Dizisi'nden çıktı. "Kayıp Zamanın İzinde tamamlandı." Yalnızca bu cümle bile, yirminci yüzyıla modern romanın başyapıtlarından biri olarak damgasını vuran bu yapıt üzerine Proust'a artık yabancı olmayan Türk okurunda bir heyecan uyandırabilir. "Dev" tanımlaması kadar uygun düşecek başka bir tanım yok herhalde Kayıp Zamanın İzinde üzerine. Yedinci kitap, Yakalanan Zaman, belki bilinçli, belki de hiç farkında olmadan Proust'un, edebiyat öncesi hatıralarıyla, yazarın şimdiki zamanının ve Zaman'ın dışına taşan düşlerinin son kesişme noktası. Bir elveda Guermantes'lara, Swann ve Odette'in anısına, Saint-Loup'ya, Gilberte'e, davetlere, savaş sırası ve savaş sonrası Paris'inde, Marcel Proust'un her şeye rağmen harikulade Paris'inde. Bir elveda bir kez daha Albertine'e. Ama o vedalardan başka, bir yapıtın doğuşunun, Yakalanan Zaman ve dolayısıyla Kayıp Zamanın İzinde'nin doğuşunun da hikâyesi. Zaman'ın kapılarını bu uzun yolculuk, bu uzun inşa süreci boyunca Proust'a aralayan madlen, farklı yükseklikteki döşeme taşları, Combray'deki akşamüstleri, Swann'ı uğurlayan çıngırağın sesi ve tüm o "ulaşılmaz" kişiler, Yakalanan Zaman'da koca gövdeleriyle yerlerine oturuyor ve yapıt kendi içinde, Zaman içinde sürekli bir devinim, inanılmaz bir döngü kazanıyor. Artık yaşlanmış, ancak bunu bir zamanlar, gençliklerinden tanıdığı kişilerin yüzlerinde yılların bıraktığı izleri görünce farkeden bir zihnin, yaşamını, o büyüleyici belleğini doğrulamak istercesine sarıldığı bir yapıt. Zaman'ın izinde yılların birbirlerine eklendiğini farketmeden, yıllarla git gide uzayan, çan kulelerini aşan "sırıklar" üzerinde koşmaktan yorgun düşmüş Proust, günlük yaşantısına dair son görevlerinden arınmanın ve kendini bütünüyle yapıtına verebilmenin mücadelesini vermekte Yakalanan Zaman'da. Kayıp Zamanın İzinde tamamlanırken, başlanmasına karar verilir yaşanmışlıklara ölümsüz bir anlam yükleyebilmek için. "Böyle bir kitabı yazmayı başaran kişi ne kadar mutlu olurdu!"
...................................................................
BAR SONATLARI  
Hery Le Tellier
Monokl yayınları

"Sonates de Bar" - "Bar sonatları", Fransız yazar Hervé Le Tellier'nin, 1984-1986 yılları arasında Jay H. March mahlasıyla "Seghers" adlı haftalık dergide yayınlanan bir öykü dizisi. Bu kısacık öykülerin özelliği, her birinin içinde bir kokteyl tarifi barındırması. Belki türkçeye çevrildiğinde bazı tarifler -kimi içkiler Türkiye'de zor bulunduğundan veya bilinmediğinden- değerlerini yitirecekler ancak o zaman da hikayelerin saflığı, sadeliği okuyucuyu tatmin edecektir. Toplamda okunacak 88 öykü, yani denenecek 88 kokteyl... tadını çıkarın! 

Hervé Le Tellier 1992'den beri, Fransız yazar Raymond Queneau ve matematikçi François Le Lionnais'nin 1960 senesinde kurduğu Oulipo(Ouvroir de la Littérature Potentielle-Gizil Edebiyat İşliği) adlı edebiyat derneğine üyedir. Oulipo akımına dahil olabilecek iki önemli eseri bulunuyor: /Les Amnésiques n'ont Rien Vécu d'Inoubliable ou Mille et Une Réponses A La Question "A quoi tu penses?" - Amnezikler Unutulmaz Hiçbir Şey Yaşamadılar veya "Ne düşünüyorsun?" Sorusuna Binbir Cevap/ ve/ Joconde Jusqu'à Cent - Yüze kadar Mona Lisa. /1957 doğumlu yazar şu anda hem gazetecilik, hem de Paris III Üniversite'sinde öğretim görevliliği yapmaktadır. 

"Gök fazla yüksek, yer fazla alçak, bar ise tam olması gerektiği yerde." 

..........................................................
TAVŞAN DELİĞİNDE FİESTA
Huan Pablo Villalobos
Monokl Yayınları Juan Pablo Villalobosun ilk romanı Tavşan Deliğinde Fiesta aralarında İngilizce, Almanca, Fransızca ve Portekizcenin bulunduğu birçok dile çevrildi. Bu kısa ama çarpıcı roman, karakterlerini Meksika başta olmak üzere Latin Amerika ülkelerinde gittikçe yaygınlaşan uyuşturucu tacirlerinin ve yolsuzluk hikâyelerinin anlatıldığı popüler tür "narkoedebiyat"tan ödünç alıyor. Ama onları eski kıtayla yeni kıtayı birbirine bağlayan zengin edebiyat mirasının ortasına yerleştiriyor.
Hikâyeyi bir çocuktan, Meksikanın en büyük uyuşturucu tacirlerinden birinin oğlu Tochtlinin ağzından dinliyoruz. Tochtlinin tanıdığı insan sayısı on dört ya da on beş, bir sürü ölü de tanıyor, ama ölüler sayılmaz. Hayatta en çok istediği şey bir Liberyalı cüce suaygırına sahip olmak. Dünyanın her köşesinden gelen şapkaların bulunduğu devasa bir şapka koleksiyonu var. Yatmadan önce mutlaka sözlük okuyor, şapkadan tavşan çıkarır gibi sözlükten kelime çıkarıyor. Yaşadığı sarayın ya da deliğin dışındaki dünyayı özel öğretmeninin anlattığı kadarıyla biliyor.
Soru-cevap oyunu. Biri sözle vücudun belli bir yerine belli sayıda kurşun sıkıyor, ötekiyse cevap veriyor: canlı, ceset ya da henüz belli değil.
- Kalbe bir kurşun.
- Ceset.
- Sol ayağın küçük parmağının tırnağına otuz kurşun.
- Canlı.
- Pankreasa üç kurşun.
- Henüz belli değil.
....................................................
YAMUK BAKAN ÖYKÜLER
Isaac Asimov, Arthur Conan Doyle, Robert Sheckley, Arthur C. Clarke 
Monokl Yayınları  
Robert Sheckley - Dünyalar Deposu:
Özne ancak fantazi yoluyla arzulayan özne olarak kurulur.
Arthur Conan Doyle - Kızıl Saçlılar Derneği:
Yanlış çözüm yapısal bir zorunluluktur... Doğrudan doğruya hakikate çıkan bir yol yoktur.
Isaac Asimov - Şakacı:
Başkasının Başkası tam da paranoyanın Başkasıdır.
Arthur C. Clarke - Tanrının Dokuz Milyar İsmi:
Dünyanın kendisi, gerçeklik her zaman bir semptomdur.
..............................................
PLATON GÜNLÜKLERİ
Peter Ackroyd 
MonoKL Yayınları 
Platon Günlükleri, MS 3500’lü yıllardan bakan ve bizi anlamak için büyük çaba sarf eden bir anlatı.Bir sebepten büyük bir felaket yaşayan insan ırkı, MS 3500’lü yıllarda yaşayan kuşaklar tarafından açıklanmaya ve anlaşılmaya çalışılıyor. Başrolde Platon adlı bir öğretici var. Ve isim babası Platon’un aksine retorikle, yani karşısındakine sorular sorup cevapları kendi buldurduğu yöntemle değil, topraktan bir anda fırlayıveren “arkeolojik” birtakım eserleri analiz ederek açıklamaya çalışıyor çağımızı. Arkeolojik dedimse, öyle antik tiyatrolar, anıt mezarlar filan gelmesin aklınıza; son bulunan obje, topraktan sessizce ve hızla çıkan bir direk mesela. Nasıl bir direk dediğinizi duyar gibiyim ama verecek tek cevabım olabilir: “Bildiğiniz direk işte!”Kitapta Platon’un eserlerine benzer şekilde, diyaloglara bol bol yer veriliyor. Bunun dışında, Platon karakterinin günümüzde kullanılan bazı terim ve araçları, gelecekteki nesillere açıkladığı seminer bölümleri de düzyazı şeklinde yer alıyor. Fakat tıpkı Platon’un eserleri gibi, bu kitabı okurken de kendimizle yüzleşebiliyor ve yaptıklarımıza çok farklı bir pencereden bakabiliyoruz; geleceğin penceresinden. 
......................................................................
ALÇAKLIĞIN EVRENSEL TARİHİ
Jorge Luis Borges

İletişim Yayınları
Latin Amerika´nın ve dünya edebiyatının önde gelen isimlerinden J.L. Borges, çok sayıda yazarın üslübunu, tekniğini ve edebiyat hakkındaki düşüncelerini neredeyse tek başına değiştiren, eserleriyle çağımıza damgasını vuran bir şair, öykü ve deneme yazarı. Formenter Ödülü´nü aldığı 1961´den bu yana eserleri klasik sayılan ve giderek artan bir hayran kitlesi kazanan, defalarca Nobel Ödülü´ne aday gösterilen Borges, Poe, Kafka, H.G. Wells, Valery, Mallarme ve daha birçok yazardan etkilendi ve kendini her şeyden önce bir okur olarak gördü. Dost canlısı ve bonkör bir kişiliği olan Borges´in metinlerini dergilere gönderirken fazla rahat davrandığı, eserlerine ilgi gösteren dostlarına öykülerinin teliflerini armağan ettiği, hatta bazılarıyla ortak öyküler yazdığı biliniyor. İletişim Yayınları 1989´da kurulan Jorge Luis Borges Vakfı´yla yaptığı anlaşmaya uygun olarak, yazarın kimi zaman keyfi sıralamalarla derlenen öykü, düzyazı ve şiirlerini ilk basıldıkları halleriyle yayımlıyor. Borges, 1930´larda, Arjantin´de çok satan Critica gazetesinin pazar ekine yazdığı yazıları, Alçaklığın Evrensel Tarihi´nde biraraya getirdi. Gerçek ile hayalin birleştiği bu yazılarda, yaşamöykülerini bilerek çarpıttğı Keşiş Eastman,Kadın Korsan Çingi, Billiy the Kid gibi kötü şöhretli kimseleri anlatırken, kurgunun olgudan daha gerçek, daha inanılır olduğunu belirtmeyi hedeflemişti. İlk kısa öyküsü ´Mahalle Kabadayısı´nın da yer aldığı bu kitabı Borges, 1954´te yazdığı önsözde, `öykü yazmayı göze alamayan, dolayısıyla da başkalarının masallarını bozup çarpıtarak kendini eğlendiren utangaç bir delikanlının sorumsuz oyunları` olarak nitelemişti. Buna karşılık kitap, Latin Amerika edebiyatını derinden etkiledi ve yayımlandığı tarih (1935) bu edebiyatın bir dönüm noktası olarak nitelendi.
.........................................................................



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder