EL SALVADOR





EL SALVADOR  13-16 TEMMUZ 2015


San Salvador El Salvador’un başkenti. Ülke adını İsa peygambere atfen "Kurtarıcı" anlamına gelen İspanyolca Salvador kelimesinden alıyor. 7 milyon nüfusu 21,041km kare yüzölçümü ile Amerika kıtasının nüfus yoğunluğu en fazla ülkesi. San Salvador bir meydan, birkaç cadde, sokak pazarları, kiliseleri ile koloniyal özelliği olan bir şehir. Nüfusu 2,2 milyon ama küçük şehir, neredeyse bir kasaba havasında.
Ülkede beni en çok şaşırtan her mekanın kapısında, sokakların başında, otellerin, restoranların önünde, plajların girişinde dahi pompalı tüfek taşıyan özel güvenlik görevlileri bulunması. Özel güvenlik görevi ülkede önemli bir istihdam oluşturuyormuş. Her yere astıkları panolarda "plajlara ve parklara gelirken silah taşımayın" yazmakta. Günde ortalama on insan öldürülmekteymiş bu ülkede. Dünyanın en büyük suç örgütlerinden Mara Salvatrucha'nın de merkezi burası. Yaklaşık 100.000 üyesi olan bu örgütü engellemek için ABD 500 milyon dolar para harcamış ve 20.000 kişi sınır dışı edilmiş. El Salvador hükümeti de oldukça sert önlemler alsa da örgütün devletlere cevabı hep çok kanlı olmuş. Gerçekte bizim için bir tehlike yok. Sonuçta turist olduğumuz için mafya ile işimiz yok. El Salvador’un kendi para birimi yok, ülkede Amerikan doları kullanılıyor.
El Salvador’da esas görülecek yerler, Pasifik sahilleri (Costa del sol-Güneş sahili), Volkanları, Kraterleri, Amerika’nın Pompeiisi olarak adlandırılan(Pompeii of Amerika) Unesco dünya kültür mirası listesinde yer alan Joya de Ceren antik kenti ve koloniyal özelliğini yitirmemiş Suchitoto şehri.(Fotoğraflar El Salvador albümünde ).
Gezinin bana göre en fantastik bölümü sınır geçişleri. El Salvador-Nikaragua sınırında olmak fikri bile beni heyecanlandırıyor. Kara yoluyla sınır geçmeyi hep sevmişimdir.
Gerçi Nikaragua ile El Salvador’un sınırı yok, arada Honduras var. Honduras olaylar nedeniyle güvenli değil bu sebeple Pasifik okyanusundan Forceca körfezinden küçük bir balıkçı teknesi ile (sandal demek daha doğru olabilir ) ile Honduras’ı pas geçerek Nikaragua’ya ulaştık. Tekneye bindiğimiz sahilde gümrük olmadığı için en yakın kasaba olan La Union'da gümrük işlemlerimizi yapıp 20 dk yolculuk sonrasında Nikaragua’dan ayrıldık, okyanus yolculuğu 2 saat kadar sürdü. Beklediğimden daha sakin ve hızlı bir yolculuk oldu. Yol boyu adalar, kuşlarla dolu ağaçlar, balıkçılar ve de balıkçıl kuşları seyrettik.  Nikaragua kıyılarında yine ıssız bir kumsala indik, ayakkabılar elimizde dizimize kadar ıslanarak. Sahile daha ayakkabılarımızı giymeye fırsat bulamadan gümrük görevlisi başımıza dikildi ve bavulları açmamızı istedi. Sürekli ‘kompitür,kompitür’ diye soruyor, bende Kompitür yok, yanımdaki arkadaş bavulunu açtı ve kompitürünü çıkarıp gösterdi, görevli ‘ hmm kompitür‘ dedi ve gitti. Şaşırdık, gülüştük. Sahilde küçük bir gümrük kulübesi vardı, yolcu olarak sadece ise biz. Gümrük dediysem bariyer sınır gibi şeyler yok. Hava inanılmaz sıcak ve nemliydi, neyse ki gümrük görevlisi bize araçta beklememiz için izin verdi, yaşasın klima.


















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder